Oku!




                      Oku!

  Böyle başlıyor kitap.  İlginç olan oku dendiği anda elinizde okunacak metin henüz yok.  Peki neyi okuyacak. Asıl soru bu.  ‘Yaradan Rabbinin adı ile’,  ama neyi okuyacak?

    Kitab-ı kebir-i kainatı, büyük kainat kitabını.

    Yani gökyüzünü okuyacak, denizleri okuyacak,  dağı, taşı, ovayı, obayı, yeri okuyacak. Peki nasıl?
    İnsan;  Neden?, Niçin?,Nasıl?  sorularıyla muhatap olacak dağa, taşa, ovaya, obaya, yere.
   Dönecek kendine, kendini okuma ameliyesiyle irdeleyecek. Kainatın küçük misali olarak kendini bilecek. Kendini bilerek Rabbini bilecek. Enginde yavaş yavaş…
   Bir tasavvur ki sizi ilk  selamlayışında okumayı nazara veriyor. Yani bir medeniyet inşası size ilk okumayla başlıyor. Bir  medeniyetin ilk  taşı  okumak olarak  sunuluyor. İslam medeniyetine girebilmek için ilk olarak okumamızdan bahsediliyor hem de daha elimizde okunacak metin henüz yokken bile. Kitab-ı Furkan, okuyarak farkına vardırıyor. Farkındalık okuyarak oluşuyor, kainatın kelimeleri ile, İslam, medeniyet kurmak için okumayı salık veriyor.
   Dönüyorum kendime, ne kadar okuyorum, okunması gerekenleri.
   Okuma eksenli bir hayatın içinde miyim?

 Benim içine doğduğum medeniyet benden okuma fiiline fail olmamı beklerken, ben okumuyorsam, düşünmüyorsam, tefekkür etmiyorsam, neresindeyim İslam medeniyetinin?

 Birisi sizin kutsal  saydığınız kitaba  hakaretamiz şeyler söylese nasıl kızarsınız ama birde o  kitabı  okumayarak içindekini anlamayarak aslında kendi kendinize  nasıl bir girdapın içinde olduğunuzun farkında mısınız? Farkında olmak ilk olarak okumayla başlar, sanırım farkında değilsiniz, çünkü okumuyorsunuz.
   Okumak için kendini kütüphanelere kilitlemiş âlimlerin soyundan ancak okumuş, okumanın erdemini idrak etmiş îzan etmiş şahıslar sudur eder. Etmeli. Savaş ganimeti olarak  kütüphanelerini talep eden  bir  devletin  devamından ancak okumanın    mühim bir iş olduğunu bilen toplum teşekkül eder.etmeli.
    
    Oku!

Hergün, on dakikika okusak,  niyetlerimizi  okumaya ayarladığımız için, damlaya damlaya göl olan bir  kültürün içinde oluruz.  Çok bir vakit mi on dakika?
   Evet çok.  Ve  bu çok dakikayı  bizatihi  kendisinin önemli oldugu ‘okuma’  işi ile  daha şerefli bir hale getirelim.
    Okuyalım.

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar