SÖZ’E DAİRDİR.
‘Başlangıçta Söz vardı.’
Başlayan Söz’den izin alır onun el
vermesiyle devam ederdi yoluna. Biten Söz’e selam durarak biterdi. Söz vardı.
Onca yok’un içinde pırıltılı uçuyordu. Bütün yok’u dolduruyordu pırıltısı.
Söz’ün varlığı sesle bilinirdi. Sakin sakin seslenirdi.Sesten varlıktı.ve
sesinin nuruyla aydınlatırdı hiçliği.Hiç yok’tan iyi idi
Söz’ün vuzuhuyeti ile oluştu kainat,
üfledi.
Söz terbiye etti. Söz uslandırdı. Söz
verdi. Söz, vermek fiilinin içi idi.
Söz’ün bilgeliğine diyecek yoktu. Müdrik
olanların gıdası oldu. İzan sahipleri Söz’ün kıymetini bildiler. Kıymet Söz’dü
haddizatinda.Söz uçuyordu. Pırıltılı idi. Kabı yoktu. Sözün kendini anlatmasına
göre bir zamanlar kabı vardı ama şimdi içine sığmıyordu. Söz kendine bakan bir
ayna gibi, bir kere baktı kendine sonra sonsuz kere Söz oldu. Söz’ü var edene
şükür, Söz çoğaldı hep.Sözün tabiatında vardı uçarılık. Havayı çok seviyordu.
Kanatlarını öyle hızlı çırpıyordu ki
daha kanadını gören olmamıştı. Söz kendini anlattığı birkaç bahiste kanadını
gören birkaç zattan bahsederken, onların gözünde Zaman perdesi yoktu demişti.
Peçelerinden arınmış bir şenlikte beni
ayan ettiler demişti ve eklemişti aslında onlara görünmek benim için şerefti.
Bir zamanlar beni kullanmalarındandır bu kadar şerefli oluşum. Söz zemindi.
Varlığındaki sim öyle şeffaftı ki her mekandan geçiyordu. Şey’lerin üstünde,
onların uçan kılıfı gibi, Şeylerin hafızası gibi bir elbiseyle uçuyordu Zamanın
zemininde.
Müdrik olanlar onu öyle sevdiler ki hep
yanında olsun istediler.
Ya da bizi de beraberinde uçursun.
Söz müdrik olanları beraberinde uçuramadı,
tabiatına tersti. Bu kadar kesif cesametinizle uçuramam sizi dedi. Ama ben sizin yanınızda durabilirim dedi. Müdrik
olanlar hep onun yanında olmak istediklerini tekrarladılar ona selam durarak.
Zamanın birinde sözün kayıtsızlığının
ciddi sıkıntı olduğu bir hengamede Yazı
geldi bir müdriğin eliyle. Sözün kardeşi idi. Söz’ün kayıtlısı. Şekli şemali
vardı. Yer kaplıyordu. Yazı yanında okumayı getirdi, daha önceden de vardı okumak
ama Sözün bir yüzü gibi duruyordu. Şimdi Söz’ün özü gibi..
Yazı okununca Söz oluyordu.Söz gitse de
yadigarı kalıyordu artık. Söz’e remizler verilerek oluşuyordu Yazı. Söz’ü zaptu
rabt altına alıyordu. Söz havai Yazı vakurdu. Söz’ün eşsiz saltanatı Yazı ile
hem taçlandı hem de yıkıldı. Yazı, Söz’ün mersiyesi idi. Söz’ün bu zeminde
bulunmadığı anlarda Söz’ü hakkıyla yad etmek isteyenler Yazı’ya
başvuruyorlardı.
Söz’ün
hakkını yememek için Sözün hakikatını hıfz ediyordu Yazı.
Yazı’nın evinde remizler vardı.şekiller
vardı. Ele avuca geliyordu. El ile bir olup oluyordu. El veriyordu. Söz’ün evi ise heva. Söz evim korunağım olsun istemiyordu. Söz ile
olan, tüm korunmaların fevkınde bir hal ile hemhaldi. Vurula vurula büyüyordu
Söz. Vurabilene aşk olsun.
Yazı siliniyordu. Silinince yok
oluyordu. Yok ile olmak fiillerine fail oluyordu aynı anda.’ Yok olmaz. Olan bir şeyse ‘yok’, vardır.’
Dilemmasının muhal farzı oluyordu Yazı.
Söz zamanın üstünde konumlandığından
mülhem, kimi Zaman’ın rükünlerine uyuyor kimi de uymuyordu. Zamanın rüknüne
girdiğinde ‘unutulmak’ fiilinin tesirinde kalıyordu. Zamandan
kayıtsız kaldığı durumlarda hıfz isminin tecellisine mazhar oluyordu.
Yazı
zamanın tesirine Sözden daha fazla dayanıyordu. Zaman, ‘Unutulmak’
fiilini Yazının üstünde Söz’e göre daha az icra ediyordu.
Yazı ile Söz aynı odada bulunuyorsa
birlikte kalmaları için odanın kapısını kapatıyordu müdrikler.Çünkü söz
uçuyordu yazı kalıcı.
Söz ile beraber olanlar, cismaniyetinden
geçtikce Söz’ün rengini alarak uçuyorlardı. Yazı ile beraber olanlar hafız; Söz
ile beraber olanlar hem hafız hem de ‘‘ne ehemmiyeti var bunların’ hali’’ ile
beraber oluyorlardı.
Her kim birisinden Söz istese, ona kanat takmış gibi mesuliyet veriyordu ama
bir o kadar da mesut oluyordu. Söz veren, melekiyet kesbetmeye teşne bir
zeminde ilerliyordu küçük görünmez kanatlarıyla.
Söz’e vurulup, ama sözün icaplarını tedarik etmeyen kimseler,
yani Söz’ü tutamayan kimseler, aslında unuttuklarının Söz’ü tutmak durumunun olmadığını idrakti.söz
sizi tutar siz sözü tutamazsınız. Sözün sizi tutması, Sözün hakkını vererek kesafet kazanır.
‘Oku!’ emri, tüm mahlukatın muhatabiyetinde
bir emir.
Söz’ü okumak, Söz’ün hakikatine
vukufiyet kazanmak ile mümkün. Söz’ü okumak.
Söz’ü okumak… Söz’ü okumak….
Yorumlar
Yorum Gönder